31.10.2010

Üç günlük uzun bir haftasonu tatilinde -hatta yarım gün çalışılan Perşembe günü ile 3,5 gün- bir kadın ne yapar sorusuna cevap vermekle başlamak istiyorum yazıma.

İlk günden ev temizlenir, yemek, atıştırmalık kurabiyeler yapılır, çamaşırlar yıkanır, tüm iş bitirilir. Diğer günler sadece ayaklar uzatılarak keyif yapılır.

Son gün ise kendine ayrılır.

Bende bu kaideyi istikrarlı bir biçimde yerine getirdim tabi ki.

Öncelikle uzun zamandır ihmal ettiğim saç bakımını gerçekleştirmeliydim…

Saçlarımın fazla dökülüyor olmasını hiç bir zaman fazla dert etmememe rağmen, bakımını da muhakkak yaparım. Eskiden bunun için kozmetik ürünler kullanırken, artık cilt bakımı dersleri aldığım hocamın ev yapımı saç bakım yağını kullanıyorum.

Bu yağın en büyük özelliği; devamlı kullanıldığında saç dökülmesini ciddi anlamda durdurması ve zayıf saçları -yeni çıkanları tabi ki- güçlendiriyor olması.

Yağı saç diplerime (hatta abartıp uçlarına -anlamı olmamasına rağmen-) bi güzel boca ettim ve saçlarımı topladım. Aslında 1-2 saat yeterlidir saç diplerinin yağı emmesi için. Ama ben genelde tüm gün tutuyorum saçımda ya da akşamdan bu işlemi yapıp saçımı sarıp yatıyorum.

Eğer aceleniz varsa, saça yağı uygulayıp, serayla sardıktan sonra üzerine sıcak havlu sararsanız buharlaşıp daha çabuk saç diplerinin yağı emmesine yardımcı olabilirsiniz. Ya da friksiyon yapabilirsiniz.

Saçlarıma yağ uyguladıktan sonra takılarımı düzenlemeye başladım.

Bu esnada Gergin’le kendime bol köpüklü birer türk kahvesi yaptım. (Yanlış anlamayın hiç düşkün değilimdir kahveye, türk kahvesi telvesiyle harika bi peeling gerçekleşiyor, asıl amacım buydu).

Kahveleri içtikten sonra, kendi kahvemi sadece telvesi kalacak şekilde süzdüm bi güzel.

Sonrasında daha önce bahsettiğim, ev yapımı olan sıkılaştırıcı toniğimi bir pamuğa dökerek cildimi -dekolte bölgesi dahil olmak üzere- temizledim.

(Cilt bakımı her zaman temizlenmiş cilde uygulanmalıdır).

Temizleme işlemini bitirdikten sonra buhar makinemi çalıştırarak cildime yaklaşık 15-20 dakika ozon buharı tuttum, böylece cildim iyice yumuşadı ve gözenekler bi miktar açıldı. Cildim yağlı olmadığı için, hatta kuru olduğu için şanslıyım ki fazla siyah nokta sahibi değilim. Buharın cildimi yumuşatmasıyla az olan siyah noktalardan kendimi bir peçete yardımıyla kurtardım. (Lütfen siyah noktalarınızı tırnaklarınızla temizlemeye kalkmayın. Buhar makinesi çoğu kişide yoktur muhakkak ama su buharını kullanmayın cildi yumuşatmak için. Kullanacaksanız da suyun içine biraz ıhlamur ya da gül yaprağı atmanızı tavsiye ederim).

Bir sonraki adımda süzdüğüm türk kahvesinin telvesiyle yüzüme peeling yaptım. Burada dikkat etmek gereken şey cildi fazla zorlamamak. Çok fazla bastırdığınızda cilt fazla temizlenmez yalnızca zedelenir. Bu da isteyeceğimiz en son şeydir.

Göz altı ve göz kapaklarına peeling yapılmaz. Yavaş hareketlerle, yuvarlaklar çizerek cilde masaj yapılır.

Kahve telvesinin taneleri büyük olduğundan özellikle benimki gibi kuru cilt sahiplerinin bu peelingi uygularken daha hassas davranması gerekir. (Eğer cildinizde sivilceler varsa, asla peeling yapmayın).

Ayrıca bu peelingi yaparken her yeri batırmak olasılığı çok yüksek olduğundan banyoda yapmanızı şiddetle tavsiye ediyorum.

Peelingi yüzüme, dekolte bölgeme, özellikle ellerime ve dirseklerime (dirseklerdeki sertliği gidermenin en kolay yolu bu peeling diyebilirim ayrıca elleri de yumuşacık yapıyor) uyguladıktan sonra beklemeden yıkadım.

Peeling sonrasında beklemeden hazırladığım ve daha önce şu yazımda bahsettiğim kil maskesini fırça yardımıyla göz kapağı ve göz altlarını es geçerek tüm yüzüme ve boynuma sürdüm (ince bir tabaka halinde).

Maskeyi sürdükten sonra sırt üstü uzanmayı tavsiye ediyorum çünkü insan kafasını 15-20 dakika arkaya doğru tuttuğunda boynu ağrıyor. Fakat bunu yapmak çok önemli, çünkü maske ciltten daha ağır ve normal bir şekilde durduğunuzda cildinize ağırlık yaparak sarkmaya neden olacaktır. Malum yer çekimi kanunu.

Maskenin bekleme süresi her cilde göre değişir vücut ısısı nedeniyle. Burada dikkat edilecek nokta, maskenin kenarlarının kurumasının yeterli olması.  Maske yeterli süre ciltte kaldıktan sonra, temizleme süngerleriyle cildimi temizledim.

Temizlik sonrası ben cildime atkestanesi yağı (yine ev yapımı) ile masaj yapmayı tercih ediyorum. Ama isteyen cildine uygun bir nemlendirici kullanabilir. Masaj sonrasında yine ev yapımı kırışıklık önleyici, e vitaminli krem sürüp bi süre cildimin emmesini bekliyorum. Sonrasında fazla kremi almak için bi havlu peçeteyi soğuk çay demine batırıp yüzüme seriyorum. Hem cildi canlandırıyor hemde fazla kremi alıyorum böylece.

Veee cilt bakımım tamamlanmış oluyor.

Saçlarımı ise bir kez şampuanlıyorum (ne kadar çok şampuan, o kadar çok kimyasal demek) ve duruluyorum. Benim saçlarım kuru olduğundan yağlı kalma gibi bi durum olmuyor. Fakat çok yağlı saçlarınız varsa saçlarınızı durulamadan önce bir yumurta çırpıp saçlarınıza sürebilirsiniz. Tüm yağı akıtacaktır.

Bu yazıda burada biter. Sevgilerle, güzel kalın.

***31.10.2010 Tarihinde yazmaya başlamıştım bu yazıyı fakat araya giren üzücü bir kaç olay devamını yazmama engel oldu. Neredeyse 1 ay sonra tamamlama şansı buldum… Yazıyı bekleyen arkadaşlardan özür dilerim…