Yürüyorum.

Yine o sokağa gidiyor ayaklarım; tüm içtenliğimle ve samimiyetimle kendimle konuştuğum o kimsenin gerçekten görmediği noktada durup düşünüyorum usulca.

Artık böyle yapsaydım şöyle olur muydu demekten vazgeçtim. Ne yaparsam yapayım böyle olacağını bilmenin üzüntüsü ve rahatlığıyla derin nefesler alıyorum. Ben buyum ve bu olmak için tüm bu savaşları vermeli, bazen kaybetmeli, yanıp kül olmalıydım, biliyorum.

Belki birileri daha ben gibi, belki de ben o hani insanların acılarından mutluluk çıkartanların o da böyle şeyler yaşadı bak dediği insanlardan biriyim. Belki de bak bunları yaşadı ama yine de hayatta dediklerinden. Aslında, sanırım o kadar insan yok etrafımda. Belki de görünmezim, kim bilir?

Uzun zaman sonra, elim kaleme kağıda değmişken kendimden bahsetmek istiyorum. Ama kendimi gerçekten tanıdığımdan emin değilim. Sınırlarımı bildiğimden emin değilim. Bir süredir hayallerimden bile emin değilim.

Her şeyin, istisnasız her şeyin geçeceğini bilecek kadar tecrübem var da, bazen başlamamak gerektiğini bilecek bilgeliğim yok henüz. Bazı şeyleri düşünmenin bile her şeyi alt üst edeceğini biliyorum da, denemekten vazgeçmiyorum mesela.

Hayatta aslında bi siyah bi beyaz olduğunu biliyorum da, griden kurtulamıyorum. Seviyorum da bunu, bakma.

Belki de büyüyemiyorum.

Sen, evet sen nasıl birisin? Benim gibi misin? Yoksa daha güçlü olabilir misin? Peki hiç acıdın mı? Nefes alamadığın oldu mu mesela kalbinin acısından? Hayır mı? Farklı değiliz biliyorum. Ne senden ne de diğerlerinden farklıyım ben. Rol yapmayalım.
Neyse, sokak diyorduk…

Hava sıcak ama hafiften yağmur var. Çok genç, bi o kadar toyum. Hayat şarkılarla ifade edilecek kadar basit. Sonra öğreniyorum ki hayat hep şarkılarla ifade edilecek kadar can yakıcı ama işte o zamanlar haberim yok. Aşığım. Ben, hep aşığım. Ama bu ilk. Tecrübesizim. Ne zaman geçiyor, ne ben ondan geçiyorum. Kimseye anlatmıyorum -bu huyum hiç değişmiyor, asla kimse bilmiyor ne yaşadığımı-, ne yiyorum ne içiyorum, okumuyorum, nefes alamıyorum. Çok minik ama bi o kadar güçlüyüm. Savaşıyorum. Ve… Kaybediyorum. İlk savaş ve ilk yenilgi.

Yılmıyorum.

17 yıl geçmiş üzerinden. Yılmıyorum. 17 yıl sonra bile aynı güç ve aynı tecrübesizlikle savaşıyorum. Tek farkla, yılmıyorum da artık vazgeçmeyi öğreniyorum. Olgunluk buna mı deniyordu? Her neyse işte, bunlar niye aklıma geldiyse… -Biliyorum ama size söyleyemiyorum-

Vazgeçmeyi öğrenmek istiyorum.

Büyümek -ne demekse- istiyorum.

Tabi ki şimdi oturup size her şeyi tüm detayları ile anlatmam imkan dahilinde değil ama işte, neyse…

Klasik olarak yazının sonunu bağlamadan bitiriyorum, hayatımın özeti gibi adeta… Son var da yokmuş gibi davranıyorum. Ben aslında senim, biliyorum.