14.08.2010

Uzun zamandır yeni bir heyecana sahiptik ailece …

Esmer mi esmer, ufak, bit kadar bir Furkan bekliyorduk…

Fakat minik bebeğimiz ne zamanında doğdu, ne normal bir doğum oldu ne de esmer oldu!

9 ay 10 günü doldurup bi kaç günü de geçirmesine rağmen gelmeyince kendisine müdahale etmek durumunda kaldı doktorlar, neyse ki sapasağlam 3.260 gr, 53 cm bir bebiş olarak dünyaya geldi. Babası gibi kapkara bi bebek beklerken annesi gibi sapsarı olduğu meydana çıktı.

Öyle güzel bir şey ki insan koklamaya kıyamıyor …

Çarşamba akşam üstü hayatımıza girdiğinden beri kendimizi hepimiz bambaşka hissediyoruz…

Ben Çarşamba iş çıkışı ancak gidip görebildim bebişi, ama geldiğimden beri yarım saatten fazla uzak kalamıyorum :/

Yarın İstanbul’a nasıl dönücem, nasıl uzak kalıcam Furkan’ımdan hiç bir fikrim yok.

Aklıma geldikçe ağlıyorum gizli gizli köşelerde. Sanki ben doğum yaptım, benim hormonlarım şaşmış kendini…

Furkan ağlıyor ben ağlıyorum, kardeşimin canı acıyor ben ağlıyorum, bişi oluyor ben ağlıyorum. Daimi bir baş ağrısına sahibim şu sıra anlayacağınız.

Bugün Cumartesi, en geç yarın akşam eve dönmeliyim… Keşke kokusu bir şişeye doldurup yanımda taşıyabilsem.

Öyle çok özleyeceğim ki, şeytan at çantana eve götür diyor.

Şuan bir yandan lohusa şerbetini kaynatıyorum…  Bu da teyze oluşum gibi ilk kez tecrübe ettiğim bir şey. Tadını çok merak ediyorum, renginden anladığım kadarıyla oluyor gibi.

Kısa bir ara …

21.08.2010

Kısa bir ara deyip yazımı yarım bırakmamın üzerinden tam 1 hafta geçmiş!

Zaman öyle hızlı akıyor ki, yetişmek imkansız…

Kaldığım yerden devam etmek gerekirse,

Lohusa şerbetim bir harika oldu.

İstanbul’a Pazar günü dönmeyi düşünürken, o gün geri dönmek istedim birden. Hemen çantamı hazırladım ve Büyükkarıştıran’dan Lüleburgaz’a gittim.

Lüleburgaz’a varmadan önce Tekirdağ’daki arkadaşıma gitmek geldi aklıma bir geceliğine.  Hemen karar verdim ve Tekirdağ arabasına bindim İstanbul arabası yerine.

Tekirdağ’a eve gittiğim gibi Selen, Senem ve ben kendimizi sahile attık. Gece geç saate kadar arkadaşlarla beraber güzel vakit geçirdik. Eve döndükten sonra Selen’le kapının önünde çekirdek çitleyip çocukluğumuzdan bahsettik.

Uzun zamandır bunu yapmıyorduk. Sanırım daha sık görüşmeliyiz.

Tabi ki ne yazık ki Pazar günü İstanbul’a döndüm…

Sanırım bundan sonra daha sık gideceğim memleketime … Malum artık çok tatlı bir sebebim var.