Bu Kadar Yalnız Kalmayalım
Nişantaşı Starbucks’ın arka bahçesinde oturuyorum tek başıma elimde telefonum. Yalnızım işte. Elimde telefonum. Bir yandan Instagrama bakıp likeları sıraya dizerken…
Nişantaşı Starbucks’ın arka bahçesinde oturuyorum tek başıma elimde telefonum. Yalnızım işte. Elimde telefonum. Bir yandan Instagrama bakıp likeları sıraya dizerken…
Sevmem bir şeye bağımlı olmayı. Şu yabancı filmlerdeki destek gruplarından bizde de olsa gitmezdim asla kabullenip bağımlı olduğumu. Gitsem de…
Yürüyorum. Yine o sokağa gidiyor ayaklarım; tüm içtenliğimle ve samimiyetimle kendimle konuştuğum o kimsenin gerçekten görmediği noktada durup düşünüyorum usulca….
Astrolojiden anlamam. Bi koç burcu olduğumu bilirim o kadar. Lakin, doğduğum gün Merkür mü geri gitmiş, Venüs mü bana kaçmış…
O çok sevdiğim şarkı. En sevdiğim ama tanıdıkça nefret ettiğim bir arkadaş gibi şu an! Daha ilk notada tanıyorum. Sevinçle…
Bir şeyler oluyor beraberken. Anlamını değiştiriyorsun bir şeylerin. Bir şarkı dinliyoruz beraber ve geçmişte bana hissettirdiği ne varsa değiştiriyorsun, artık…
O akşam orada olmayı hiç istememiştim. Kalabalık ortamları seven biri olmadım asla, hele ki birbirinden aslında hoşlanmayan bir sürü samimiyetsiz…
Bazı şeylerin nedenini anlamak için büyümek, acı çekmek, kırılmak, kırmak, can kırıklarına sahip olmak gerekiyor. Eskiden hep bu “görücü usulü”…
Efendim bundan yıllar evvel, ben yaklaşık 5-6 yaşlarında iken, o zamanlar tabii doğalgaz falan, kombi neredeeee… Yok öyle bir şey….
Oturuyorum. Evde kalabalık içindeyim. Bi kenarda oturuyorum. Dinliyor gibiyim. Duyuyorum aslında ama dinliyorum diyemem. İçimde çığlık çığlığa ruhum. Sesinden başka…